Yaşasın çamur kahrolsun beton
Araştırmacı Gazeteci Alişan Hayırlının 27 Ocak Cuma günü yayımlanan 'Yaşasın çamur kahrolsun beton' yazısı...
Araştırmacı Gazeteci Alişan Hayırlı'nın 27 Ocak Cuma günü yayımlanan “Yaşasın çamur kahrolsun beton” yazısı...
Biliyorum artık iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar'a varmıştır. Çamur (Kerpiç) artık betona mağlup olmuş, yapayı doğallığa tercih eden Modernite, geleneği kesinlikle yenmiştir. Böylece İnsanlığı bekleyen, dünyayı yok edecek küresel felaketin ilk adımları da atılmıştır.
Durun, daha bunlar iyi günlerimiz; betondan yapılmış lüks ve modern evlerimiz, küresel ısınma, iklim değişikliği, buzulların erimesi sonucu artacak olan sıcaklıklara dayanamayacaktır. İnsanın fıtratına, doğanın kanunlarına aykırı, aşırı ilerlemeciliğin sonucu inşa edilen “Beton Medeniyetimizin” yüksek teknolojiye, gurur duyduğunuz sanayileşmeye, çok güvendiğimiz aklımıza rağmen bizi kurtaramayacağını pek yakında daha iyi anlarız.
Çok değil, belki de 50 yıl sonra (Ben görür müyüm bilmiyorum bu kehanetimin vuku bulacağını) şehir merkezinde modern ve lüks bir binada zenginliği ile övünenler, bugün fakirliğin bir göstergesi olarak yansıttığımız ve çoğumuzun da öyle gördüğü çamurdan (kerpiçten) yapılmış eski bir eve sahip olmak ya da yeni baştan böyle bir ev yapmak için akın edecektir.
Yaşlı gezegenimiz yanlış yönetiliyor. Şöyle ki;
500 yıl öncesine kadar beton ve çimento yoktu. Avrupa ve Amerika; önce keşifler, reform ve Rönesans dönemlerini yaşadıktan sonra, “aklı” keşfetti, doğanın işleyiş tarzını fark etti, bilimi ve deneyi öğrendi. Maddeyi çözdü. Haklı olarak yeni ve dünyanın daha önce benzerine rastlamadığı “medeniyetin” temellerini attı.
Kabul ediyoruz ki, yeniçağın insanı aklını bilimle buluşturup insanlığa yeni ufuklar açtı. İnanılmaz icatlar, güçlü sanayi, baş döndüren teknoloji, derken dijital çağ... İnsanlık için haklı ve gurur verici bir zaman... Kimin itirazı olabilir?
Benim olabilir.
Her yeri, dünyanın tamamını kendine benzeten Batı Medeniyeti neyi unuttu?
Bu medeniyet; sonuçta bugün bizi korkunç felaketlerin eşiğine getirip bıraktıysa, nükleer tehlike, üçüncü dünya savaşı riski, küresel ısınma, iklim değişikliği gibi gezegenimizin sonunu getirecek devasa krizleri dünyanın en önemli sorunları haline getirdi ise, daha acısı, bunlara çözüm üretmekte aciz kaldıysa, nerede hata yaptı?
500 yıl önce dünya gündeminde böyle sorunlar var mıydı? Kimin aklına gelirdi, insanın kendi bindiği dalı keseceği, en önemli yaşam materyali olan toprağı, suyu ve havayı kirleteceği...
Kimin aklına gelirdi, küresel ısınmadan korunmak için, mesela bizim Porga köylerindeki kerpiçten yapılmış evlerin revaç bulacağı... Dünyanın tekrar bu kadar övündükleri “ilerlemeden” sonra, 500 yıl geriye gideceği? Çamurun, kerpicin, toprağın altın değerine yükseleceği…
Malatya merkezde aşırı sıcakların hüküm sürdüğü aylarda, beton binalarda oturanların (Gündüzbey gibi serin ve yüksek yerlere kaçmaya gücü yetmeyince) nasıl sıcağa mağlup olduklarını, bunaldıklarını, insanları daha da hasta eden klimalara yüklendiklerini anlatmaya gerek var mı?
Bugün Gündüzbey'in 20-40 kilometre uzaklıktaki Kozluk ve Bürücek Yaylasının arkasındaki Porga köylerinde kerpiç evlerdeki sıcaklık, aynı gün Malatya merkezdeki bir binanın içindeki sıcaklıktan en az 15 derece daha eksiktir. Bu evler kışın ise sıcağı tutmakta ve evi ısıtmaktadır.
Bence artık kıyamet kopmadan gezegenimize bir reset atmalı, dünya inşaat ve ev sistemini formatlamalıyız. Yoksa sıcaktan öleceğiz. Dünyada aşırı sıcaklardan ölenlerin istatistiki bilgilerine bakın. Dehşet, ürkütücü!
“Çamur” kelimesi pek de kulağımıza hoş gelen bir çağrışım yapmıyor. Çamur denilince kirlilik, kötülük ve fakirlik akla gelir. Hâlbuki ki insanın en büyük dostudur. Çamur temizlik malzemesidir aslında... Ben bazen elimi, mutfakta ise bulaşıkları çamurla yıkıyorum. Pırıl pırıl yapıyor. “Çamur” toprağın sulandırılmış, lapaya dönüştürülmüş halidir.
Çamuru yeniden “keşfetmeliyiz.”
Neden?
Çünkü beton ve inşaat materyalleri hem üretim aşamasında dünyayı kirletmekte hem de sıcağı iki katına çıkartıp evleri saunaya dönüştürmekte, kışın da ısı kaybına sebep olmaktadır. Topraktan yapılmış bir bina ise kışın sıcak, yazın serin olmaktadır.
Sorun şu ki, sağlıklı ve doğal evler diye nitelediğimiz köylerdeki yapılar depreme dayanıklı olmayıp, mimari ve estetik özelliğe sahip değildir. Kullanış açısından cazibesi yok. Çünkü bilim ve “aklımız” bu tür yapı malzemelerini üretmeye ve evi ona göre tasarlamaya göre çalışmamaktadır.
Yeniden çamura ve kerpice dönmemiz halinde bilim, meslek erbapları mecburi olarak bu doğal ve sağlıklı evleri mimari açıdan daha yaşanılır hale getireceklerdir.
Hülasa; beton çamuru yendi, fakat beton da insanı yedi bitirdi.
Böylece insanlığın sonu gelmeden (kıyamet kopmadan), ben de ölmeden bu “manifestomu” sunmuş oldum. İçim rahat.
Yaşasın çamur, kahrolsun beton!