- Haberler
- Kültür Sanat
- Bir fotoğrafın hikâyesi...
Bir fotoğrafın hikâyesi...
Araştırmacı gazeteci Alişan Hayırlı'nın gözüyle bir fotoğrafın hikâyesi...
Bir fotoğrafın hikâyesi
Bu gördüğünüz görsel sıradan bir aile pozu…
Bizim Gündüzbey’den, eski mahallemizden komşularımız Güzin Abla ile Niyazi abinin yan yana çekilmiş sıradan bir pozu… Bu fotoğrafa bakınca, ayrıntıda gizli bir hikâyenin çıkacağına kimse ihtimal vermez.
Güzin abla ile Niyazi abi tam 55 yıldır evliler, 6 çocukları, sayısını bilmediğim torunları oldu. Bizim köy kültürümüzde boşanmak ayıp hatta günah karşılanırdı, bu yüzden evlilikler ölene kadar devam ederdi. Çocukluğumda herkes herkesle ilgilenirdi, çünkü herkes herkesin çocuğunu kendi çocukları gibi bilirdi. Herkes herkesin işine koşardı. Bugün bile tasavvur edemeyeceğiniz ölçüde komşuluk ilişkileri vardı. Sosyal hayat kitaplarına ders olacak nitelikte…
Şimdi?
Ah, evet şimdi köprünün altından çok sular geçti. Bugünün nesli, bırakın Güzin Abla Niyazi abi neslini, bir 10 yıl önceki nesille kıyaslandığında tanınmayacak halde… Bu topluluğa bizim yetiştiğimiz kültürün bir toplumu demeye bin şahit lazım.
Ağlamak mı? Dövünmek mi? Çare mi?
Biz yaptık, biz ettik. Bizim eserimiz.
Kimseyi suçlamaya hakkımız yok.
Neyse gelelim fotoğraftaki ayrıntıya…
Bu fotoğrafı ve videoları çekmek kolay olmadı. Güzin Ablayı ikna etmek için ne diller döktüm.
Yer: Ehmetçe Mevkii, Gündüzbey… Niyazi abilerin bahçesi…
Evleri depremde yıkıldığı için ne yazık ki bu yaşta bahçede çadırda kalmak zorundalar.
Şöyle yan yana oturun sizin bir fotoğrafınızı çekeyim, çocuklarınıza torunlarınıza hatıra kalsın, dedim. Klasik bir poz olsun istemedim.
Biraz daha yaklaşın.
İsteksizce yanaştılar.
Ben kabulü nerdeyse imkânsız bir talepte bulundum. Enstantaneye bir duygusallık katmaktı niyetim.
“Güzin abla” dedim, “Ne olursun başını Niyazi abinin omuzuna yaslar mısın?”
“Aman oğul, olmaz yavrum”
“Ne olursun benim hatırım için”
Beni çok sevdiği için başını şöyle hafiften yanaştırdı. Ama bütün yalvarmama rağmen başı omuzunda bana bir poz vermedi.
Nedir bu?
Bu çekingenlik?
Zor muydu?
Ben bu utangaçlığı çok iyi anlıyorum, çok da iyi tarif ederim.
Arife tarif gerekmez, hepiniz iyi anladınız.
“Eskiden şöyle böyleydi, şimdi ise ah ah” diye başlarsınız.