İzollu’da yeni bir yer keşfettim
NASA Bilgisayar firmasının sahibi Nazım Akkaya, baba ocağı memleketi İzollu’nun Gülenköy’e (Hanado) fotoğraf çekmem için davet etti. Bir sabah erkenden öve öve bitiremediği köylerine, oradan da İzollu dağlarına doğru uzanıp Söğüt Yaylası’na ulaştık. Kasırgayı andıran şiddetli rüzgârın estiği, pınarların coştuğu Söğüt Yaylasında tarihi bir dut ağacının gölgesinde üşüyerek kahvaltımızı yaptıktan sonra, yeni dikilen kayısı fidanlarını geçerek zirveye ulaştık. Zirveye yaklaştıkça büyüleyici manzara ile karşılaştık.
Öyle bir tepe ki hem Elazığ, hem Malatya, hem Diyarbakır görüş açımıza giriyor, Fırat Nehri üzerindeki Demiryolu köprüsünü ise tam cepheden görüyoruz. Sadece manzara mı? Hayır. Zirvede Ehlibeyt vatandaşlarımızın büyük ilgi gösterdiği Sağbaba Türbesi ve İzollu Kalesi de vardı. İlk defa duydum ve gördüm. Her ne kadar sadece kalıntıları ve kaya parçaları kalsa da heyecan verici iki tarihi mekânın arasında buldum kendimi… Yanı başımızda ne gizli hazineler var da haberimiz yokmuş. Meğer ben defalarca geldiğim İzollu’yu görmemişim. Tam aradığım açı ve manzara diyerek fotoğraf makinesine sarıldım.
Nazım, “Dur!” dedi, “Bizim burada bir gelenek var, çalışmayana ekmek (fotoğraf) yok” Elime küreği verdi, 950 adet yeni dikilmiş kayısı çitillerinin etrafına set yapılacağını söyledi.
Fotoğraf uğruna çalışmayı da göze aldım. 40 yıldır elime kürek kazma almamışım, hamlaşmışım, mecburen işe daldık. Saatler süren tempolu bir çalışmadan sonra işimizi bitirdik ama ben de bittim. Hayatım boyunca sadece kalem ve fotoğraf makinesi tutan ellerimde kabarcıklar oluştu.
Her gittiğim yerde bütün işleri göstermelik poz için yaparken bu sefer ciddi ciddi beni çalıştırmayı başaran Nazım tarihte bir ilke imza attı. Nazım, iş bittikten sonra fotoğraf çekeceğimiz zirvede, bütün yorgunluğumuzu unutturacak demli bir çayla mükâfatlandırdı beni… Siyah çaydanlık, odun ateşi, temiz hava, şiddetli rüzgâr ve muhteşem manzara… Vallahi çalışmaya değdi.
Bu arada, Nazım’ı tebrik ve taktir etmeden geçemeyeceğim. Kıraç bir bölgeyi, binlerce kök kayısı dikerek adeta bir vahaya çevirmiş. Türkiye’de herkes kendi köyüne ve yaylasına gidip tarım ve hayvancılık yapsa fakirlik de kalmaz işsizlik de… Ama bizim insanımız hazıra konar, tembeldir, versinler ki yiyeyim anlayışına sahip…
Günün sonunda eve huzurlu, mutlu ve sevinçli döndüm, çünkü motorun arkasındaki heybemde birbirinden güzel, harika fotoğraf, video ve anılar biriktirdim.
Bana bu farklı açıyı tanıtan, yeni bir yer keşfetmeme vesile olan NASA Bilgisayar Nazım’a teşekkür ediyor, ülke tarımına katkısından dolayı da taktir ve minnet duygularımı sunuyorum.
Alişan Hayırlı