Alişan Hayırlı

Mutluluk nerede?

Alişan Hayırlı

Mutluluk nerede?

Sosyoloji biliminin kurucusu İbn-i Haldun, “Coğrafya kaderdir” demiş… 
Madem coğrafya kaderdir o halde coğrafyanın mutlulukla doğrudan bir bağlantısı varsa, mutluluğumuz da doğuştan belirleniyor. 
“Mutluluk”, insanoğlunun doğar doğmaz arayışa geçtiği tılsımlı bir kelime… Mutluluk nerede? Coğrafya ’da olabilir mi? Belki… 
60 yıldır evli olan Durmuş Emmi ile Hatice Nine’yi ele alalım, fotoğrafta gördüğünüz el ele yürüyen, genç aşıkları bile kıskandıracak kadar mutlu olan bu çifti… 
Peki, nasıl oluyor bu? Sırf köyde yaşıyor olmak mutluluğu yakalamak için tek başına yeterli olabiliyor mu?
Ömür billah Kayınvalidesi, gelinleri ve torunlarıyla birlikte yaşamış Fatma teyze bu kadar kalabalık bir ailede dengeyi nasıl kuruyor, en küçük bir problem olmadan şehirdeki aileleri kıskandıracak derecede huzurlu yaşıyorlar?
Neden?
Elindeki sihirli formül neydi? 
Şehirde kadının kocayla, evladın babayla, kızın anneyle, gelinin kaynanayla kavga ettiği, boşanma oranlarının her yıl arttığı, kardeşlerin bile birbiriyle geçinemediği, toplumsal çözülme ve geçimsizliğin zirve yaptığı bir dönemde bu küçük köyde mutlu ve huzurlu yaşayan Demircan ailesinin sırrı neydi? Hâlbuki şehirde aile küçüldükçe kavga büyüyor. Varlık ve zenginlik arttıkça geçimsizlik o oranda artıyor. Lüksün, israfın, teknolojinin girmediği bu ailelerde hiçbir sorun yaşanmazken, şehirde aileler neden parçalanıyor?
Şehirde bir şey eksikti. Köyde olan, şehirde eksikliği hissedilen nedir o?
Köylerin artık herkes tarafından kabullenilmiş bir sistemi var. Geniş aile, büyüklere saygı, görev dağılımı, kaderine razı olma, şükür, kanaatkârlık var. Bu çark teklemeden işliyor. Kitap okumamışlar, okul bitirmemişler ama profesörlerden zengin iş adamlarına kadar herkesten daha huzurlu yaşıyorlar. Belki basit, tek düze, sıradan bir hayat ama kendilerini zengin, mutlu ve özgür hissediyorlar. 5-10 dönümlük topraktan kazandıkları ile yetinmesini biliyorlar. Birlikte yaşam, paylaşma ve hamt var. 
Çünkü mavi gökyüzü, verimli buğday başaklarının filizlendiği toprak, derelerden akan su, dağda özgürce uçan kuşlar onların... Gece yarısı evlerini aydınlatan ay onların. Önlerinde bir gelin gibi süzülen ovaların ufkunu sonsuza kadar seyretme avantajları var.
Mevsimler de onların: İlkbaharın yeşili, kışın karı, sonbaharın renkleri, yazın kızgın güneşi onların. Çünkü onlar bu mevsimleri yaşıyorlar. Şehirdekilerin kaybettiği mevsimler köylerinde capcanlı ve dipdiri. Yeşili görmeden ilkbaharı, karı görmeden kışı, renklerin cümbüşünü seyretmeden sonbaharı geçiren şehirlilerin aksine onlar mevsimlerini kaybetmemiş.
Temiz hava, mavi gökyüzü de onların.
Şehirliler ruhlarını betonlaşmış caddeler ve bankalar arasında kaybederken, köylüler temiz hava ve ağaçların arasında toprak gibi olmuşlar.
Toprak!
Hayatın kaynağı, yaşamın özü! Ateşi bile söndüren mütevazı güç! 
Topraktan çıkanı yiyorlar, şehirdekiler gibi fabrikadan çıkanı değil. Kimyasallar şehirdekilerin kalbini kaskatı yapmış, doğal yiyecekler köylülerin yüreğini yumuşak tutmuş.
Çünkü alınlarında ter birikiyor. Ayakkabılarının içi toprakla doluyor, paçalarına dikenli otlar yapışıyor, ellerinde nasır oluşuyor.
Çünkü şehirdeki insan; hayatında bir ağaca çıkmadan, bir hayvanı besleyip sevmeden, toprağa ayak basmadan, bir fidanı dikip onun büyümesini seyretmeden ‘ot’ gibi yaşıyor.
Ya köylü?
Durmuş Emmi ve Fatma Nine dipdiri, cap canlı ve berrak bir hayat sürüyor. Fıtratı bozulmamış tabiatın fıtratı bozulmamış çocukları… 
Bu yüzden kalplerinde sevgi, davranışlarında asalet, yüzlerinde nur eksilmez. Bu yüzden 80 yaşında olmalarına rağmen elleri hala ellerinde… Gözleri hala gözlerinde… Kalpleri tek bir yürek gibi çarpıyor. 
Hayatın zorlukları, köydeki yoksulluk ve fakirlik onları birbirinden ayırmak yerine daha da yakınlaştırmış, daha da birbirlerine kenetlemiş… 
Koca koca adamlar, koca koca okullarda, koca koca kitaplar da koca koca laflar ediyorlar, kaybedilen mutluluğu, aile huzurunu arayıp duruyorlar. 
Şehirdekiler kafalarını taştan taşa vururken, Durmuş Emmi ile Fatma Nine mutluluğun tadını çıkarıyor. 
Yalan mı?

Alişan Hayırlı

 

Yazarın Diğer Yazıları