M. Nurullah Varol

III. DÜNYA HARBİNİN KIYISINDA

M. Nurullah Varol

III. DÜNYA HARBİNİN KIYISINDA - Dünya ve İslâm Coğrafyası-

Dünya varoluşundan günümüze kadar belki de en kötü, en aşağı, en isyankâr dönemlerini yaşıyor. Yaratılmış insanlıgın küresel çapta ‘belhumadal’leşmesini (Kuran-ı Kerim’in tabiriyle hayvandan aşağı) günlerini canlı yayında izliyoruz. Küresel terör örgütü LGBT’nin Fransa’da gerçekleşen olimpiyat açılışında sergilediği iğrenç gösteri, aklı başında milyonlarca kişinin tepkisini çekerken, sapık ve sapkınlar tarafından ise alkış yağmuruna tutuldu. Öylesi bir sapkınlık ki kendi anne babasıyla, hayvanlarla ve çocuklarla dahi her türlü sapıkça ilişkiyi normal kabul eden bir (şeytanlık) anlayış. Üstelik bu anlayışı tüm dünyaya kabul ettirmeye çalışıyorlar. Karşı çıkan şarkıcıların, oyuncuların, yazarların, sanatçıların, yani toplum ve şahısların üzerinde baskı kurup kariyerini bitirmekle tehdit ediyorlar. Tam tersi LGBT yandaşı olanlara ise şöhret kapılarını sonuna kadar açıyorlar. Parası olmayan, karakteri oturmamış ve gözü yükseklerde delikanlıları ise kadınsılaştırıp (bilhassa makyör erkekleri) instagram ünlüsü adı altında dünya kamuoyuna servis edip milyonlarca takipçi sağlıyorlar. Sonra bir bakıyoruz, bu hiçbir vasfı olmayan gençler milyonlar değerindeki evlere, araçlara sahip olmuş. Ve gelsin yeni LGBT çukuruna çekilen bireyler… İnsanlık adeta insanlık değerlerini kaybetmek için yarışıyor, Allah’a isyan ediyor. Aileyi, kadın ve erkeği yok edip cinsiyetsiz mahlûklar ortaya çıkarmak için uğraşan bir avuç küresel ruh hastasının elinde dünya oyuncak olmuş adeta. Başta ABD ve İsrail olmak üzere çoğu ülke, bu şeytandan daha şeytan zengin psikopatların emrinde idare ediliyor. Bu şeytanların emrine girmeyen ülkelerin halleri ise ortada, başları beladan kurtulmuyor.

YAHUDİ VAKKO TERCİH EDİLMESİNİN ARKASINDAKİ GERÇEK NEYDİ ACABA?

LGBT propagandasına dönüşen olimpiyatlara katılan Türkiye’nin kıyafetleri hepimizde şok etkisi yarattı. Mete Gazoz ve Busenaz Sürmeneli'nin üzerindeki pijamalar renklerini İsrail ve Yunan bayrağından almış, çizgiler ise Nazi kamplarındaki Yahudilerin kıyafetlerinden esinlenmişti. Beynimizden vurulmuşa döndük. Bu skandalın sorumlusu ortaya çıktığında kıyafetlerle verilmeye çalışılan mesajın nedenini anlamış oldu. Malum marka, Yahudi

Moiz Kohen tarafından icat edilip milletin başına bela edilen İslam düşmanı Kemalizm’in kollayıp gözettiği Vakko’dan başkası değildi. Bilindiği üzere Vakko Türkiye’de faaliyet gösteren bir Yahudi markasıdır. Aslında ben Vakko’ya kızmıyorum. Yahudi Yahudiliğini yapıyor. Benim asıl kızdığım, Türkiye’de sanki Müslüman Türk bir firma yokmuş gibi Gazze’de soykırım sürerken Yahudi Vakko’nun tercih edilmesi. Üstelik bu rezaletin sorumluları hiçbir bedel ödemedi, hiçbir yasal hüküm de verilmedi. Kıyafetlerin bir daha giyilmemesine karar verildi ama hem Osmanlı torunları Yahudi -Yunan kıyafetleriyle olimpiyatlara katılıp gülünç duruma düştü hem de Vakko devasa paralar kazanmış oldu.

Dünya da yaşanan olaylara böyle bir girizgâh yaptıktan sonra, gelelim Müslümanların kanayan yarasına (vicdan sahibi her insanı değişmeyen yaralı konusuna) Bir avuç denecek kadar az sayıda, yokluğun en acı girdabında yıllardır direnen ve mücadelesinde tavizsiz durun Gazzeli kardeşlerimizin haline. Dünyanın en süper güçlerini olarak bilinen kartondan aslanları arkasına alan, bilindik en teknolojik silahlara sahip olan bir avuç Yahudi’nin insanlığı hayrete düşüren düşüren zülüm ve insanlık dışı hareketlerle Filistinli insanları katletmesine.

Dünya insanlarının tepkisin hiçe sayıp. Savaş kurullarını tanımayan, bildiğinden vazgeçmeyen bu Yahudi’yi kim durduracak? Filistin’e umut ve insanlık şerefinin verilmesine kimler sebep olacak? Yahudi melununa haddini kim bildirecek? Yaptığı hatayı yüzüne vurulmayınca hatasını marifet sanan misali akan bu kana ve gözyaşına kim kimler n zaman dur diyecek?

Son dönemde Ortadoğu’da en çok silahlanan ülkeler arasında Suudi Arabistan varken, bu güne kadar kendi coğrafyasında yaşanan bu zulme ve savaşa neden suskun kalmayı tercih ediyor bilinmez. Ümmet kardeşliğini de geçtim diyelim ama insanlık hislerimi kurudu ki kafasına kuma gömen devekuşu gibi olaylardan yaşananlardan bi’haber tavır takınıyor.

Kendi ülkesindeki suikast sonrası büyük büyük sözler eden İran, hala ve neden suskun? Çok laf az icraat(!) Şimdi demezler mi, madem bir şey yapamayacaktın, bu kadar sözün tatavanın ne gereği vardı? Yani söylediğin onca sözle komşu ülkelerin ve dünya İslam coğrafyasının gazını mı aldın?

Yoksa palan daha da büyük ve sen (İran) sana verilen rolünü mü oynuyorsun? Lübnan (Hizbullah) – Yemen (Husiler) kadar da mı yiğit değilsin ve dostlar pazarda görsün diye mi o kadar sert çıkık ve sözler sarf ettin (!)

Söylenecek o kadar söz varken bizler bu kadarı ile iktifa edelim. Çünkü kuzeyimizde Rusya Ukrayna savaşı da farklı bir şekilde seyretmeye başladı.

Sanırım Gazze için oradaki kanın ve zulmün durması bitmesi adına Türkiye’nin ise el atması gerekiyor. Biz işe el koymadan düzelmeyeceği gün gibi aşikâr ama bizimde uyanık olmamış şart. Birileri ısrar ve gayretle Türkiye’yi bu girdaba neden çekmek istiyor? Kimler neyin hesabında? 100 yy sonda belini doğrultan Türkiye’ye yine mi bir çalım atılmak isteniyor? Bunların hepsinin ayrı ayrı incelenmesi ve kararların öyle alınması gerekiyor. İçimizdeki İsrail ve Yahudi sevicileri de hesaba katmak şartıyla…

Yeni yazımızda buluşuna kadar; Selam, muhabbet ve daim dûa ile…

Yazarın Diğer Yazıları