Bu gidiş nereye?
Ramiz Akar
Bu gidiş nereye?
Uzun zamandır hayatın bizi nereye doğru sürüklediğini düşünürken zihnimin sürekli beni tekrara düşürdüğü o soru hep aklıma gelip duruyor… “Bu Gidiş Nereye?”
Evet. Eminim sizler de zaman zaman bu düşüncelere dalıyorsunuz.
Dünya değiştikçe, teknoloji bizlere sürekli yeni bir şeyler sundukça bizlerde tüketmeye ve tükenmeye doğru mu gidiyoruz acaba?
“Popüler Kültür”denilen şey dünyada ve ülkemizde bizi her gün biraz daha kuşatarak bir çemberin içine alıphareket kabiliyetimizi kısıtlıyor, nefes alışımızı zorlaştırıyor. Günümüzde iyice yaygınlaşan teknoloji ve sosyal medya hemen hemen hepimizin kullandığı ve yerini aldığı bir platforma dönüşmüş durumda. Sürekli eleştirilere maruz kalan ve o kıskaca sokulmaya çalışılan gençlik bu teknoloji ile gözünü açtı dünyaya.
Gençleri ve çocukları acımasızca eleştirmek yerine teknolojive sosyal medyayı nasıl doğru kullanması gerektiği hususundabir yol açmak gerekiyor. Bu konularda birlikte ve birbirimizi anlayacak şekilde hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Hepimiz yaşadığımız dünyanın bize sunduğu “popüler kültürün” etkisi altında kalıyoruz. Sürekli tüketen, üretmeyen ve teknolojinin sunduğunu kabul eden bu kıskaçtan nasıl kurtulabiliriz veya bu teknolojiyi nasıl daha verimli ve elverişli kullanabiliriz, ona kafa yormamız lazım.
2000’li yıllarda internetin yaygınlaştığı dönemde, sıkça tekrar edilen “dünya küçük bir köy olacak” sözü bugün itibariyle gerçekleşmiş görünüyor. Dünyayı cebimizde taşıyoruz. Teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesini aslında normal karşılıyorum. Avantajlarını da fazlası ile yaşıyoruz. Bir tuşla istediğimiz bilgiye ve kişiye ulaşabiliyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken husus, internetve sosyal medyanın esiri olmak onları doğru kullanmak olmalı.
İnsanların zamanlarının çoğunu teknolojik ürünlerle doldurup komşu, arkadaş, akraba veçevresini, kısacası her şeyini, unutan bir hayata dalması, vurdumduymazlık ile gecen günlerin çoğalması insanı fazlasıyla üzüyor ve düşündürüyor. Bütün suçu teknoloji ve günün koşullarına yükleyerek işin içinden çıkmak biraz işin kolayına kaçmak oluyor.
Son zamanlarda arkadaş çevremizde ve bulunduğumuz ortamlarda geçmiş yâd edilirken komşuluğun, misafirliğin, tanışıklığın iyi yönlerinden daha çok bahsedilir oldu. Birlikte bir şeyler yiyip içmek, hasta ziyaretleri hasbihallerçok uzak bir geçmişin alışkanlıkları gibi konuşulur oldu. Mahallekültürü neredeyse mazide kalan ve özlem duyulan bir hatıra haline geldi. Mahallede okulun bahçesinde sabahtan akşama kadar top oynayan, körebe saklambaç v.s bir sürü oyun üreten çocukların apartman hayatına mahkûm olması veya dışarı çıkıp yaşıtları ile oynamaması şimdilerde bize çok tuhaf geliyor.
İletişim dünyasında insanlar birbirinden kaçıp, teknolojinin başında günlerini geçiriyor. Üstat Nuri Pakdil'in dediği gibi; “Yapayalnız dolaşıyor bu çağın insanı. Çünkü birlikte yürüyecek kadar güvenmiyor kimse birbirine.”
Şairin şu sözü içimi acıtıyor; “Telefon kulübelerinde sıcak soğuk demeden sevdiklerini aramak için sıra bekleyen insanlar vardı. Şimdi her yere götürdükleri telefonları var ama arayacak kimseleri yok, ne acı.” Şairin bu sözleri eminim bu satırları okuyan sizlerin de yüreğini sızlamıştır.
Bu Gidiş nereye?